Allah Katında
yerin, göğün ve insanın yaratılışı ne derece kolay ise kıyamet gününün
gerçekleşmesi de bunlar kadar kolay olacaktır. Kuran'da hesap ve ceza gününün
gerçekleşmesi, "şüphesiz" ve "mutlaka" kelimeleriyle
pekiştirilir. Kesinlik bildiren bu sözler, inananların ahirete olan korkularını
ve dünyadaki çabasını arttırırken, inkar edenlerin kıyamet hakkındaki şüphe ve
inkarlarına da en açık cevabı vermektedir.
Geçmiş
devirlerde olduğu gibi, günümüzde de dini reddeden ya da hak dinden ayrılarak
geleneklerle bütünleşmiş batıl bir din yaşayan insanlar toplumun büyük bir
kesimini oluşturmaktadır. Oysa normal bir muhakeme yetisine sahip, düşünebilen
bir insan için, ahiret gününe ihtimal vermemenin herhangi mantıksal bir
dayanağı yoktur. Bilimsel tüm veriler de bize dünyanın sonunun yaklaştığını
haber vermektedir. Buna rağmen, insanların bir kısmının bu gerçeği gözardı
etmelerinin sebebi, Allah'ı gereği gibi tanıyıp takdir edememeleri, gerçek
rehber olan Kuran'dan sapmaları ve dolayısıyla da hüküm gününde verecekleri
hesabı düşünmemeleridir. Allah korkusu ile hareket eden müminler hızla yaklaşan
bu sonun açıkça farkındalarken, nefsini rehber edinen insanlar bu büyük gerçeği
görmezden gelmektedirler. Nitekim Allah Kuran'da insanlara bu gerçeği şu
şekilde haber vermektedir:
De
ki: "Allah sizi diriltiyor, sonra sizi öldürüyor, sonra da kendisinde
hiçbir kuşku olmayan kıyamet günü O sizi biraraya getirip toplayacaktır. Ancak
insanların çoğu bilmezler." (Casiye Suresi, 26)
Dünya hayatı
boyunca pek çok kez din ahlakına davet edildiği halde doğruları görmezlikten
gelenler, kendilerini bekleyen dehşetli sonu ancak din gününde tam olarak idrak
edebilirler. Dünya hayatı boyunca reddettikleri herşeyi karşılarında bulan
insanlar ne denli boş bir oyalanma içinde olduklarını o gün tüm açıklığıyla göreceklerdir:
Andolsun,
sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü
açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir. (Kaf Suresi, 22)
İnsanların bu
büyük günü kavrayamamalarının sebebi, nefislerinin yönlendirmesine ve kendi
fikirlerine çok fazla güvenip, kendi çıkar ve isteklerine bağlı olmaları ve bu
"gaflet" perdesini kaldırabilecek gerçeklere, vicdanlarını körelterek
sırt çevirmeleridir. Nitekim Kuran'da Allah, dünyaya yönelen, hevasına uyan,
vicdanını dinlemeyen insanların anlayışlarının olmadığını, Kuran'da geçen
ifadeyle kalplerinin kilitleneceğini, bundan dolayı doğruyu görüp ayırt
edemeyeceklerini bildirmiştir. Oysa artık, Allah'ın varlığına, büyüklüğüne ve
vaat ettiklerine kendileri de açık bir şekilde şahittirler.
Bir insan,
kıyamete ve o gün yaşanacak olan olaylara tek bir an dahi inanmış, bu ihtimalin
"olabilirliğini" yalnızca bir saniye için düşünmüş bile olsa,
yaşayacağı korkunun tarifini yapmak oldukça zor olacaktır. Bunu daha en baştan
reddetmek, hatta aklına bile getirmemek, ahiretin varlığına ihtimal vermemek,
insanların büyük bir bölümünün aldanmasına neden olmaktadır. Kendilerini saran
bu aldanış ile bir "yokoluşu" kabullenmişlerdir. Yok olma ihtimalinin
korkunçluğunu da hiç düşünmediklerinden, kıyamet gününe ve ahirete inanmaktansa
bu fikri kabullenmek kendilerine daha kolay gelmiştir. Şeytanın yöntemi işte
budur. İnsanları türlü yöntemlerle düşünmekten alıkoyar ve asla
erişemeyecekleri büyüklük isteği ve mallarını artırma tutkusu ile onları dünya
hayatında oyalar. İnsanların ahirete karşı gaflet içinde olmalarının en temel
sebebi budur. Ahirette karşılaştıkları gerçekler de kendilerine pişmanlık ve
tüyler ürpertici bir korku getirecektir. İnsanlara daha önce haber verilen
gerçek tüm açıklığı ile ortadadır. Artık hesap gününden kaçış yoktur. Bu
inkarcılar için gerçekten de zorlu bir gündür. Ayette bu gerçek şöyle haber
verilmiştir:
Boyunlarını
çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu
bir gün. (Kamer Suresi, 8)
Комментариев нет:
Отправить комментарий