Dünyamız dört
bir yandan ölümcül tehditler altındadır. Şaşırtıcı olan ise birçok insanın bu
tehlikelerden haberdar olmalarına rağmen, sanki kainatın varlığını sona
erdirecek hiçbir tehlike yokmuş ve yaşamları çok büyük bir güvence altındaymış
gibi davranmalarıdır. Bu anlayışta olan insanlar için ne ölüm, ne yokoluş, ne
de ölüm sonrası olacaklar insanın aklına gelmez.
Dünya uçsuz
bucaksız bir boşluk içinde uzun bir yolculuk halindedir. Oysa Dünya'nın
yolculuğunu sürdürebilmesi için gerekli olan şartlar, tahmin edilenden çok daha
fazladır. Dünya uzaydaki bu yolculuğu sırasında dev göktaşlarından kuyruklu
yıldızlara, karadeliklerden, süpernova patlamalarına kadar birçok tehlikeyle
karşılaşmaktadır. Dünya'nın kendi yörüngesinde kalması, hızını sabit tutması,
eğikliğini bozmaması, kendi etrafında dönerken aynı zamanda da Güneş'in
etrafında dönmesi, dönüşü sırasında bir spiral yörünge izlemesi, bu yolculuk
sırasında an an gerekli olan tüm oran ve dengeleri sabitlemesi gerekir ki
üzerinde bir yaşam oluşabilsin.
Oysa bu
dengelerin bozulmaması veya dıştan gelecek bir tehlikenin öldürücü zararlar
vermemesi için hiçbir sebep yoktur. Bilim adamları bu tehlikenin varlığına her
fırsatta dikkat çekmektedirler. Dünya'nın her an bir tehlikeyle
karşılaşabileceği konusunda, ellerindeki bilimsel verilere dayanarak
hemfikirdirler. Prof. Dr. Carl Sagan, bu duruma şu şekilde işaret etmektedir:
"Yeryüzü
güzel ve oldukça sakin bir yerdir. Değişen şeyler olur, fakat bunlar da çok
yavaş gelişir. Olabilir ki, yaşamınızı bir fırtınadan daha şiddetli bir doğal
felaket görmeden tamamlayabilirsiniz. Böylece gerilimsiz ve endişesiz
olabiliriz. Ne var ki, doğanın tarihinde kayıtlar açık seçiktir. Dünyaların her
zaman için yok olması kaçınılmazdır. Biz insanlar bile kendi felaketlerimizi
yaratmaya varan bir tekniğe ulaşmışızdır. Bu kasti olabileceği gibi, bilmeden
ihmal sonucu da gerçekleşebilir. Uzun geçmişin felaket izlerinin korunduğu
diğer gezegenlerde büyük felaketlere ilişkin bir sürü kanıt duruyor. Bütün iş,
zaman dilimi sorunudur. Yüz yıl içinde olması düşünülemeyecek bir felaket yüz
milyon yılda gerçekleşebilir. Yerküremizde içinde bulunduğumuz yüzyılda bile,
kötü doğal olaylarla karşılaşılmıştır." 3
Evrenin yukarıda
da sayılan sebeplerden birinin sonucunda yok olması ihtimali hiç de şaşırtıcı
değildir. Allah'ın kıyamet gününde olacağını söylediği olaylar, belki de
dünyadaki tüm bu dengelerin bozulması ile meydana gelecektir. Son derece
kusursuz bir şekilde işleyen bu düzenin bozulması, ardı ardına gelen
felaketlerle sonuçlanabilir. İnsanların kendilerinden bu kadar uzak gördükleri,
hatta varlığına dahi ihtimal vermedikleri kıyamet günü, belki de kendilerine
çok yakındır.
Dünyamızın Ölümüne Sebep
Olabilecek İhtimaller
Dünyanın
varlığını sürdürebilmesi için evrende var olan sayısız şartın, aynı anda ve
aynı şekilde var olması gerekmektedir. Bugün birçok bilim adamı bu detayların
ve dengelerin bozulmaması için neler yapılması gerektiğini araştırmaktadır.
Küçük bir örnek vermek gerekirse; bilim adamları ve çevreci kuruluşlar sadece
petrol, kömür gibi fosil yakıtların kullanılması nedeniyle çıkan ekonomik ve
çevresel sorunların dahi azaltılamayacağını belirtmektedirler. İşte uzmanların
söz konusu yakıtların kullanılması sonucu oluşacağına kesin gözüyle baktıkları,
hatta oldukça yakın tarihler verdikleri felaket senaryolarından bazıları: 4
1. Ganj ve Nil
gibi Dünya'nın en uzun ırmaklarının deltaları sular altında kalacak, Çin'deki
ırmakların deltalarıyla, Bengladeş topraklarının dörtte biri sulara gömülecek.
2. Maldiv
Adaları'yla Büyük Okyanus'taki adalar ve ada devletler sulara gömülüp yok
olacak.
3. Büyük tarım
alanları (ABD'nin Middle West Bölgesi, Avrupa ve Kazakistan) çölleşecek.
Türkiye Büyük Sahra'ya benzeyecek.
4. Yüksek
bölgelerdeki donmuş topraklarda (Sibirya ve Kanada gibi) kısmi çözülme
görülecek. Kimi boru hatları, demiryolları ve binalar yıkılacak.
5. Dünya
yüzeyinde orman alanlarının üçte biri yok olacak. Dünyanın akciğeri olan yeşil
alanların azalması, atmosferdeki karbondioksit miktarının daha da artmasına
neden olacak. Bu da sera etkisinin artmasına ve çeşitli kitlesel sağlık
sorunlarına sebebiyet verecek.
6. Tropikal
bölgelerde görülen tayfun ve siklon gibi doğa olayları çoğalacak. Özellikle
Büyük Okyanus ve Atlas Okyanusu'ndaki dip akıntıları (El Nino ve Gulf Stream)
yön değiştirerek, kara ve deniz iklimlerini altüst edecek.
7. ABD'nin
Teksas Eyaleti'yle, Avrupa'nın Akdeniz kıyılarında sıtma ve benzeri hastalık
salgınları görülecek.
8. Alpler ve
uzantısındaki dağlarda bulunan buzullar ve Himalaya buzullarının %25'i
eriyecek. (Eriyen suyun açacağı zarar tahmin edilenin çok üzerinde olur.)
Eriyen buzullar birçok kıyı kentinin su altında kalmasına neden olurken, ada
devletler su altında kaldıkları için ortadan kalkacaklar. Bu olay buralarda
yaşayan yüz milyondan fazla insanın ölmesine ya da çevre göçmeni olmasına sebep
olacak. 5
Bunlar yalnızca
beklenen ve bilimsel araştırmalar sonucunda belirlenebilen tehlikelerdir. Dünya
böyle bir sürece girdikten sonra, artık bunu durdurmanın, Allah'ın dilemesi
dışında, hiçbir yolu yoktur. Sadece 1997 senesinde atmosferdeki karbondioksit
gazının %25'lik bir artışı bile, Dünya'da sera etkisi yaparak küresel ısınmaya
yol açmış, kutuplardaki buzullar erimeye başlamış, eriyen buzdağları
okyanusların seviyesini yükseltmiş, kış her zamankinden daha ağır geçmiş, aşırı
yağışlar, şiddetli fırtınalar, sel baskınları birçok insanı felakete götürmüştür.
Ozon tabakasının delinmesi ile Dünya zararlı ışınlara maruz kalmış, kanser
vakaları çoğalmış, yeni hastalıklar ortaya çıkmış, bitkilerde olumsuz
gelişmelere rastlanmıştır. Yeşil Barış Örgütü (Greenpeace) ve ABD'li bilim
adamları, Alaska'da yaptıkları bir incelemede Bering Buzulu'nun boydan 12 km.
kısaldığını, yüzölçümünün de 130 km2 küçüldüğünü belirlemişlerdir. Deniz
sıcaklığı 0,8 derece artmış, önemli bir denge unsuru olan mercanlar ölmeye
başlamış ve planktonların % 80'i yok olmuştur. 6
Son birkaç yüzyıl
içinde dünyanın sonunu getirebilecek pek çok ihtimal ortaya çıkmıştır ve gün
geçtikçe bu ihtimallerin sayısı daha da artmaktadır. Şu anda dünya üzerinde
meydana gelen olaylar bir sinyal niteliği taşımakta, dünyanın bir gün mutlaka
sonunun geleceğini ve bu sonun gitgide yaklaşmakta olduğunu göstermektedir.
Özellikle fizikçiler bu endişelerini sürekli dile getirmektedirler:
"Eğer
evren, sınırlı bir düzen birikimine sahipse ve düzensizliğe doğru kaçınılmaz
bir biçimde -sonunda termodinamik dengeye- değişiyorsa, iki çok derin çıkarımı
hemen izlemeye başlar. İlki, evren sonunda ağır ağır yuvarlanarak, kendi
entropisi içinde ölecektir. Bu fizikçiler arasında evrenin "ısı
ölümü" olarak bilinir. İkincisi, evren ebediyen var olmuş olamaz, bu
yüzden sınırlı bir zaman önce, dengesi son durumuna erişmiş olacaktır. Özet
olarak: Evren daima var olmadı." 7
Şaşırtıcı olan,
ölümün bu derece yakın olması gerçeğine karşın hala dünya üzerinde kendi sonunu
düşünmeyen, Allah'tan korkmayan ve hırsla Dünya'ya bağlı olan birçok insanın
var olmasıdır. Ve yine şaşırtıcı olan, ölüm gerçeği hatırlatıldığında ve bu
zorlu günün detayları anlatıldığında insanların pek çoğunun, herşeye rağmen
bütün bunları kendilerinden çok uzaklarda görmeleridir. Kuran ayetlerini baştan
reddettiklerinden kıyamete dair tasvirler de onlar için bir anlam ifade
etmemektedir. Bu insanlar sanki hiç ölmeyecekler ve dünyada sonsuza kadar
kalacaklarmış gibi hazırlık yapmakta, bir anda son bulacak bir ömür için sonsuz
hayatlarını tehlikeye atmaktadırlar. Oysa insanın, köşe bucak kaçtığı ölüm
mutlaka kendisini bulacaktır. Ne insanın ne de evrenin ölümü karşısında, bir
kaçış yolu veya alınacak bir tedbir yoktur. Bu açık gerçek bir Kuran ayetinde
şöyle bildirilir:
De
ki: "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle
karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen (Allah)a
döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." (Cuma
Suresi, 8)
Görüldüğü gibi
dünyanın bir gün mutlaka yok olocağı, bir inanç olmasının ötesinde fiziksel bir
gerçektir. Bu sonu hazırlayan sebepler birer birer kendini göstermekte,
bilimsel gelişmeler çerçevesinde ortaya çıkmaktadır. İnsanların bir bölümü, Allah'ın
varlığına inanmasalar ya da herhangi bir dini inanca sahip olmasalar da
kainatın kaçınılmaz bir sona doğru yaklaştığını ister istemez kabul etmek
zorundadırlar. Bu durumda, kıyamet ve ahiret anlayışının dışında yeni bir
anlayış ortaya çıkmaktadır. Bu anlayış oldukça korkunçtur, çünkü anlamı sonsuz
yokoluştur. Kainatın sonunun yaklaştığını hatırlatan alametler insanların
önünde birkaç alternatif bırakmaktadır: İnkar edenlerin bazısına göre sonsuz
yokoluş, Allah'a inananlar için ise ya sonsuz azap (Allah’ın dilemesi dışında)
veya sonsuz nimet...
Комментариев нет:
Отправить комментарий