Kuran'da, insan
yaşamının gerçek anlamı şöyle açıklanmaktadır:
Ey
insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın Rabbine doğru bir çaba harcayıp
durmaktasın; sonunda O'na varacaksın. (İnşikak Suresi, 6)
İnsanların
hayatları için bir dönüm noktası olacağına inandıkları belirli olaylar vardır.
İyi bir üniversiteye girmek, diploma almak, evlenmek, çocuk sahibi olmak
gibi... Bu ve buna benzer planları olan insanlar, amaçlarına ulaşacakları ana
kadar gün sayıp, pek çok hazırlığı o anı hedefleyerek yaparlar. Yaşamlarında
sadece bu hedef vardır ve yalnızca bu amaç doğrultusunda yaşadıklarını da
söylemekten çekinmezler. Oysa insan Allah'a kulluk etmek için yaratılmıştır.
Her ne kadar kendisi kabul etmese de yaratılmasının yegane amacı budur. Aslında
bunu bilir. Ama kitabın başında da anlattığımız gibi, hiç bitmeyecek zannettiği
dünya hayatında bu gerçeği unutmaya çalışarak yaşar. Kısaca bunu tamamen
görmezden gelir. Hayatı boyunca ne yaparsa yapsın harcadığı bütün çabaların
sonucunda ulaşacağı son nokta Allah'ın huzuruna çıkacağı andır. Bu an, O'na
hesap vereceği mahşer günüdür.
Dünyadaki
yaşamımızda geçen her gün bizi o mahşer gününe biraz daha yakınlaştırır. Geçen
her saat, her dakika, hatta her saniye ölüme, yeniden dirilişe ve hesaba doğru
atılmış yeni bir adımdır. Bu ilerleyişi durdurmanın ya da geri çevirmenin yolu
yoktur. Tüm insanlar bu yolu izleyeceklerdir. Allah Kuran'da şöyle
buyurmaktadır:
Şüphesiz
onların dönüşleri Bizedir. Sonra onları hesaba çekmek de Bize aittir. (Gaşiye
Suresi, 25-26)
O an geldiğinde
artık herşey sonuca ulaşır. Bu safhadan sonra geri dönüş veya telafi imkanı da
yoktur. Vicdanlarının gösterdiği gerçeği anlamazlıktan gelenlerin yaşadıkları
panik ve şaşkınlık daha önce hiç tatmadıkları boyutlardadır. Varlığı ve birliği
hiçbir kuşkuya sebep olmayacak kadar açık olan Allah'ı dünyada inkar edecek
kadar zalim olan bu insanlar, daha önce hiç beklemedikleri, benzeri görülmemiş
bir azapla karşılık göreceklerdir. Çünkü Hak Kitabı tebliğ eden elçiler
tarafından uyarılmışlar ve nasıl yaşamaları gerektiğine dair her konudan
haberdar edilmişlerdir. Kendilerine, dünyada anlatılanları düşünüp, muhakeme
edebilecekleri kadar bir süre de verilmiştir. Allah Kuran'da "Size dünyada
öğüt alanın öğüt alabileceği kadar bir süre verilmedi mi?" (Fatır Suresi,
37) ayetiyle bu gerçeği bildirmiştir.
Artık verilen
süre dolmuş, hesap anı gelmiştir. İnsanın dünya hayatı boyunca işte, evde,
okulda, eğlencede, her nerede olursa olsun tüm yaptıklarına Allah şahittir.
İnsana "şah damarından" daha yakın olan Allah, herkesin her anını
gözetlemiştir. Herkes dünya yaşamında kim tarafından yaratıldığını, yaratılma
amacını, yapması gerekenleri ve Allah'a döndürüleceğini öğrenmiştir. Bu gerçeği
bildikleri halde kendilerini aldatmayı tercih etmişlerdir. Bu yapılan kuşkusuz
büyük bir suçtur, büyük bir cesarettir ve de bu şeytani cesaret, elbetteki
karşılıksız kalmayacaktır. O zorlu günde herkese yaptıkları ve yapmayıp
erteledikleri tek tek haber verilecektir:
Allah,
hepsini dirilteceği gün, onlara neler yaptıklarını haber verecektir. Allah,
onları (yaptıklarıyla bir bir) saymıştır; onlar ise onu unutmuşlardır. Allah,
herşeye şahid olandır. (Mücadele Suresi, 6)
O
gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, bölük bölük
fırlayıp-çıkarlar. Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık
kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür. (Zelzele Suresi,
6-8)
Allah Kuran'da,
"... Siz, hayır adına ne yaparsanız, Allah, onu bilir. Azık edinin,
şüphesiz azığın en hayırlısı takvadır..." (Bakara Suresi, 197) diyerek
insanları hesap anı için hazırlık yapmaya çağırmıştır. Vicdanını kullanan,
Allah'ın çağrısına icabet edenler için o gün hiçbir korku ve hüzün yoktur.
İnkar edenler ise telafisi olmayan bir pişmanlık yaşarlar. Dünyada yaptıkları
ahirette kendilerine hatırlatıldığında duydukları pişmanlık Kuran'da şu şekilde
anlatılmaktadır:
O
gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu)
hatırlamadan ona ne fayda? Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir
şeyler) takdim edebilseydim." Artık o gün hiç kimse (Allah'ın) vereceği
azab gibi azablandıramaz. (Fecr Suresi, 23-25)
Комментариев нет:
Отправить комментарий