Kıyametle
birlikte gelen yıkım ve dehşet yalnızca yerde gerçekleşecek olaylarla sınırlı
değildir. O gün insanın bildiği, alıştığı ve sonsuza dek varlığını
sürdüreceğini sandığı tüm varlıklar ve düzenler bozulmaya uğrarlar. O gün dünya
tarihi boyunca kapsamı anlaşılamamış, sırlarına son yüzyılda ulaşılabilmiş,
akıllara durgunluk veren büyüklükteki gök cisimleri ve uzay için de ölüm vakti
gelmiştir. Gökyüzü, Ay, Güneş, yıldızlar ve gezegenler de o gün parçalanıp, yok
olurlar. Bu gerçeği Allah Kuran'da insanlara şöyle bildirir:
Şüphesiz,
size vaat edilen gerçekleşecektir. Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği'
zaman, Gök yarıldığı zaman... (Mürselat Suresi, 7-9)
Evrenin
yaratıldığı ilk andan itibaren meydana gelen her olay ve izlenen her görüntü,
bunlarda bir olağanüstülük olduğunu sezinleyen ve bir Yaratıcı'nın varlığını
mutlak bir şekilde görmek isteyen her insan için büyük birer iman delilidir.
Uçsuz bucaksız evrenin her noktasını kaplayan gezegenler, yıldızlar, sayısız
gök cismi Allah'ın tek bir emri ile yaratılmış, O'nun kudretiyle muazzam bir
dengeyle korunmuştur. Bu başlangıç ve denge ise sırrını hala korumakta,
insanların zihinlerini meşgul etmektedir. Aslında bu arayışların sonucunda
insanın karşısına çıkan tek gerçek vardır: Allah'ın varlığı. Kapanış günü
yaşananlar yine Yaratan'ın büyüklüğüne uygun olarak gerçekleşecektir. Allah,
var olan herşey için olduğu gibi gökyüzündeki bu muazzam dünya için de
görülmemiş bir son hazırlamıştır.
Gökyüzü insanın
her zaman için varlığından ve sürekliliğinden emin olduğu bir tavan gibidir.
Allah'ın bir dayanak olmaksızın yükselttiği ve tuttuğu, uçsuz bucaksız uzay ile
arasında perde görevi gören, görkemli bir tavan...
Bu tavan
yüzyıllarca, dünyayı ve üzerindeki canlıları sayısız tehlikelerden (ultraviyole
ışınlar, gök taşları, uzayın dondurucu soğukluğu vs.) en küçük bir aksaklığa
meydan vermeden korumuş, canlılığın devamı için gerekli olan en önemli etmen
olmuştur. Karanlık uzaydan geçerek gelen ışık, atmosferin taşıdığı özellikler
sayesinde dünyaya yeterince yayılmış, tüm gezegeni aydınlatmış ve insan,
atmosferdeki hassas oksijen oranı sayesinde nefes alıp, hayat bulabilmiştir.
Oysa o gün, gök tüm işlevlerini kaybeder. Artık onun da, Allah Katında belli
olan eceli gelmiştir. Kıyamet günü gök Allah'ın dilemesiyle sarsılıp,
çalkalanır, çatlar ve yarılır. Bu olaylar ayetlerde şöyle haber verilir:
O
gün gök, sarsılıp çalkalanır. (Tur Suresi, 9)
Bu
nedenle gök bile yarılıp-çatlamıştır; (artık) O'nun va'di
gerçekleştirilip-yerine getirilmiştir. (Müzemmil Suresi, 18)
Gök
yarılıp-çatlamıştır; artık o gün, 'sarkmış-za'fa uğramıştır. (Hakka Suresi, 16)
Dünya tarihi
boyunca sayısız canlının yaşamını sürdürebilmesi için en gerekli şartlardan
biri olan hava tüm işlevini yitirir. O gün var olan kanunlar alışılan
kanunlardan farklıdır. Sayısız fizik kanunu ile gökte sabit bir dengeyle duran
atmosfer, eriyip akmaya başlar. Kuran'da o gün gökyüzünün uğrayacağı son şu
şekilde anlatılır:
Gökyüzünün
erimiş maden gibi olacağı gün; (Mearic Suresi, 8)
Atmosfer o gün
erir ve akkor haline gelerek yanmaya başlar. İnsanlar masmavi görmeye alışık
oldukları gökyüzünü, o gün kızıl olarak görürler. Gökyüzü yarılıp erimiş, adeta
yağ gibi olmuştur:
Sonra
gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman; (Rahman
Suresi, 37)
Kıyamet günü, o
güne kadar Allah'ın büyüklüğünü ve gücünü görmek istemeyen, bile bile yüz çeviren
insanlar için pişmanlığın yaşandığı gündür. Bu, öğüt alıp düşünme ve
yapılanları telafi etme imkanı tanınmayan bir pişmanlıktır. Tüm insanlar
Allah'tan başka dost, yardımcı ve koruyucu olmadığını, Allah'ın gücünü ve
gazabını artık kesin olarak anlamışlardır. Böyle bir anda Allah'a ve ahiret
gününe karşı inkar içinde olabilecek ve bu inkarında direnebilecek "tek
bir insan" dahi yoktur. Bu gerçek Kuran'da tüm insanlara şöyle
bildirilmiştir:
Onlar,
Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle
O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk
koştuklarından münezzeh ve Yücedir. (Zümer Suresi, 67)
O gün insanın
tanıyıp bildiği bütün kurallar yok olur. Yaratılışları sırasında Allah'ın
"isteyerek veya istemeyerek itaat edin" çağrısına icabet eden ve
"isteyerek geldik" diye cevap veren gök ve yer, o gün de kendi
yaratılışlarına uygun olarak gerçek sahipleri ve Yaratıcımız olan Allah'a boyun
eğerler. Kuran'da Allah'ın göğe ve yere seslenişi şu şekilde anlatılır:
De
ki: "Gerçekten siz mi yeri iki günde yaratanı inkar ediyor ve O'na
birtakım eşler kılıyorsunuz? O, alemlerin Rabbidir. Orada (yerde) onun üstünde
sarsılmaz dağlar var etti, onda bereketler yarattı ve isteyip-arayanlar için
eşit olmak üzere ordaki rızıkları dört günde takdir etti. Sonra, duman halinde
olan göğe yöneldi; böylece ona ve yere dedi ki: "İsteyerek veya
istemeyerek gelin." İkisi de: "İsteyerek (İtaat ederek) geldik"
dediler." (Fussilet Suresi, 9-11)
Bilindiği gibi
inkarcıların iddialarından birisi, maddenin kendi kendine oluştuğudur.
Çevrelerinde gördükleri tüm güzelliği tabiatın gücüne bağlarlar. Geri kalan
detayları, yani bunların nasıl meydana geldiklerini, bu bilinçli oluşumun nasıl
olup da tabiatın kendisi de yokken var olduğunu, cansız bir kavram olan
tabiattan ortaya çıktığını asla düşünmezler. Bu mantıksız iddiaya göre herşeyi
doğa kendi kendine var etmiştir. Yani hakim olan olağanüstü uyum ve dengenin
sahibi taş, toprak, hava ve sudur. Oysa kıyamet günü geldiğinde insan dağın,
taşın, toprağın ne hale geldiğini görür ve bu gücün sahibinin tabiatın kendisi
olamayacağına şahit olur. Canlı-cansız herşeyin yaratılışının kendisine
atfedildiği tabiat, o gün kendisini koruyamayacaktır. Allah herşeyin yalnızca
Kendi gücü ve iradesi ile var olduğunu, yalnızca O dileyip koruduğu için
korunduğunu insanlara gösterecektir. Birçok insan vicdanları kabul ettiği halde
anlamazlıktan geldikleri gerçekleri, o anda çok büyük bir pişmanlıkla
hatırlayacaktır. Allah kıyamet günü olacakları ayetlerde şöyle haber
vermektedir:
Gök,
yarılıp-parçalandığı, Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine boyun eğdiği zaman;
Yer, düzlendiği, İçinde olanları dışa atıp boşaldığı, Ve 'kendi yaratılışına
uygun Rabbine boyun eğdiği zaman. Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın
Rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın; sonunda O'na varacaksın. (İnşikak
Suresi, 1-6)
Комментариев нет:
Отправить комментарий